Bölüm 1:

Bilindiği üzere aklım bu imajdan son derece bıkık
Konu hakkında kimseden duymak istemiyorum tek bir tık
Hayaller ardından koşmak hayatta bilinen bir şık
Dolayısıyla burada anlatılan benim ve canım sıkık

Duygusallık çöktüğünde oluşur gözde damla haznesi
Bu son sayı atamazsam biter oyunun sonuncu perdesi
Sabret gururum aklımın dibi de göğü de sensin
Sonbaharda yaprakları dökülen ağaç boyun mu eğsin

Oyuna sadık kalmalı her oyun ki denge kurulsun
Kafamdaki bir ateşten dolayı hakkım yenilsin
Yangın zihnimde varsa inan ellerim buna şahitsin
Sözler deryasından gönüle akmak büyük keyif

Deniz mehtabını saklar bizden en sığ koylarda
Bu şehrin gençleri kaptırmış kendini bir deniz kızına
Onları aldatıp kaybolur deniz kızı aniden
Gök feryada durur ve insan kaçar Karadeniz’den

Vuku bulur beden fakat çabucak kaybolur vakit
Toprak üstü örtecek ve cepte kalmayacak nakit
Herhanginiz hangi şeyi harbi yoldan yaptıysa
Geride kalmasın gözünüz ruhunuz refahta

Bir gün bekler mi bizi umut sahiden bu sahilde
Gözlerim kapalı bir hediye gelecek mi bana aniden?
Sanat kor ateş harlarım onu közken acilen
Beni mahrum etme sakın sıcaklığın çok sevecen

Nakarat:

Rüzgârın sesiyle beslenen bir çocuk bense yurdun
Oğlum anlamazsın önde gider hep gururun
İnat bir aşkın peşinden sürüklenir bu gövden
Toprak seni içten içe kendine çeker ya

Bölüm 2:

Şair diyor bırakıver gel ardına bir gün dön geri
Yarını, geçmişi, öfkeni sevgini sil her şeyi
Sözler yalanmış insan kanarmış rengi yokmuş
Mutluluk sürgünmüş olsun gönlüm razı değil inan ki

Gerçek şu ki gelen gider deri kalanla avunurum ben
Oluru neyse olsun artık kader kısmet alışığım ben
Vuslat haktır oku, yazılmış ayrılık gibi
Bakma yazmaz benim lügat gitti gider dönmez geri

Eğri doğru yürü oğlum vardık işte yolun yarısı
Lakin bilmem bize kalan ne yalnızlık mı diğer yarısı?
Yarınla arası açık olandı insan göremez önünü
Şayet bulunamaz ki gerçek çözülemezse hayat düğümü

Gördüğüm dağlar çok engin ve de rengi karanlıktı
Işığa muhtaç bir yoldaydım güneş yatmış uykudaydı
Sararmış cümlelerin yazarı meçhul âşıkları
Kara kaplı bir romandım bu ilk sayfam ya sonrası

Ne umut var sarılacak bak ne de avutacak bir insan
Ne kadar arif olsan yetmez kâr etmiyor hiçbir lisan
Dokunsan çıldıracak feryat eder insanlığım
Ancak yaşanacak bir şey yok tozunu kaldır yalnızlığın

Eriyen hüznüm dökülür gözden boşalır sağanak sağanak
Hasret sorma kurumuş bir yaprak
Ömrüm geliyor geçiyor bitiyor
İnsan susamış arıyor bulacak lakin çekiyor toprak

Nakarat:

Rüzgârın sesiyle beslenen bir çocuk bense yurdun
Oğlum anlamazsın önde gider hep gururun
İnat bir aşkın peşinden sürüklenir bu gövden
Toprak seni içten içe kendine çeker ya