Bölüm 1:

Nasıl bir boşluğa itildim, hala düşüyorum
Ben ayrılık kazanının içinde acıyla pişiyorum
Onu çığlık çığlığa severken hiç düşünmedim
Acaba bu kalbi sağır kadın beni işitiyor mu?

Yok içimden atamıyorum bu mikrobu
Sen öptüğüm ilk ten, içime çektiğim ilk koku
Ve ikinci kez hedef oldum sana, vuruldum
Oysa daha çıkaramamışken yüreğimden ilk oku

Sen; bitmesin diye dualar ederek okuduğum bir roman
Ki her harfine aşık olduğum imkansız bir olman
Bir başkasıyla… İçinde hala biraz ben kaldı mı?
Bu denli sevmem bir daha, ayaklarımı denk aldım

Bu bir aşığın enkazı ve yaram henüz taze
Bütün hayalleri başına yıkılır bir insanın bazen
Bunu hazdemem çünkü ayrılık büyük bir lokma
Aşk kimi zaman zehrolur sana, kimi zaman lokman

Nakarat:

Kaç sen de uykum, benden kaç
Kim kaldı ki bu beden de?
Zerre zerre sevgim gitti
Harab oldu, sesim çıkmadı

Gel, hala bıraktığın yerdeyim
Ben devası olmayan bir dertteyim
Vur, ölüm ayrılık kadar sert değil

Bölüm 2:

Daha ne kadar dayanabilir ki bu duvar yumruklarıma?
Her şeyi söylemedim, yuttuklarım var
Ve şimdi ben yalnızca bir tanesiyim unuttuklarından
Her hatanı görmedim, yumduklarım var

Gözlerin umduklarımdan da çabuk ele geçirdi aklımı
Ki sen bu gönül bağımdaki en nadide salkımım
Ve her sabah doğan bir güneşsin kalbimin şarkında
Bir farkın var; çünkü yer ediniyorsun her şarkımda

Tüm bunların ardından bir rüzgar esti ve düştün sen
Bir hendek gibi gördün beni ve atladın üstümden
Oysa sen bu ağacın en çok güvendiği yaprağıydın
Ya benimle sararmalı ya bir yaz daha kalmalıydın

Avuçlarıma dolmalıydı sıcacık gülüşün
Ve ben her sabah onlarla yıkamalıydım yüzümü
Eğer unutursan yüzümü geceler sana hatırlatır
Seni içimde öldürsem bile yaşatır satırlarım

Nakarat:

Kaç sen de uykum, benden kaç
Kim kaldı ki bu beden de?
Zerre zerre sevgim gitti
Harab oldu, sesim çıkmadı

Gel, hala bıraktığın yerdeyim
Ben devası olmayan bir dertteyim
Vur, ölüm ayrılık kadar sert değil