Bölüm 1:

Bu gece zincirlerimi çözmedin hiç
Sanki gittiğinden bu yana zaman geçmedi hiç
Nedense ölmedik hiç
Sanırım yalnızlığa alıştık diye geriye dönmedik hiç

O saçları nasılda örmedim hiç
Nasıl gözlerim doluyken yaşım akmadı hiç
Güneş doğudan doğup batıdan batmadı hiç
Her şey tersine, acayip, ilginç

İçim okyanus dibi
Yüzeye çıkmaz oldum, acım hortlamış gibi
Sanki gökyüzünden yıldızları toplamış biri
Sürekli bulutluyuz ömrümüz gri

Ne acı sesinden ismimi bile duymadım hiç
Sanki hüzün güzeldi hep mutluluk uymadı hiç
Gün aymadı, gece doğmadı hiç
Aslında hepsi yalan, sesin odama dolmadı hiç

İlginç…

Nakarat:

Gözümle gördüğüm yok ömür çok taze daha
Sesimi duyduğun yok çözüm çok uzak hala
Seni de yazdığım “risale” hayli vardı ama
Seni ve güneşi sığdırdım bu gün ve haftalara

Hüzün var dolunayımda, ölüm çok ani daha
Gözüm yok ekmeğin suyunda, acıya doydum ama
Yolladığım son risale o tozlu rafta daha
Seni ve güneşi sığdırdım bugün yanaklarıma

Bölüm 2:

Yalandan sevmeyi bile bilmedik hiç
Yalandan gülmeyi.
Gariptir, yalandan hasretliği tatmadık hiç
İncildik de azar azar, ilginç

Yolladığım son mektubu candan almadın
Kesiklerim kabardı bana cam dayanmadı
Söz de yandın, gerçekte yanmadın
Bunu gördüm inkar etme, can dayanmadı

Kapalı kapılar ardındayım, ölüm taktiğim
Beni bıraktığın dikenli yollar hiç rahat değil
Ve eskiyor dar sokaklardan umut lastiğim
İlginç, Temmuz ama yaz değil

Ki sırılsıklam üşüyorum, bedenim gevşedi lan
Görürsen bir gün beni boynumda dilek cevşeni var
Gelmesen de koyu bir çaya bağladığım acılarımla
Görmek için açılarım var

Bizi yalanlarına yazmadın
Samimiydin hep, severdim asla surat asmadın
Sen gittiğinden bu yana tek yaş daha basmadım
24’te kaldım, yüzümü başka birine satmadım

Hakettik biz bizi
Sana yazdığım her şiir sanki yüreği sonsuz bir dizi
Şimdi elim sen de bir travma yaşıyorum
Gizliyorum risalenin bahşettiği son izi

Nedensiz sahillere vur bizi
Yüreği biz gibi tüm insanlara sor bizi
Seni milyonlarca insana dinletiyor kalbim ki
Milyonlarca insan sevgini anlıyor zor gibi

Ateş altındayken hüzün gözüme kaçtı
Hüzün yüzümü aştı, gelen keyfim kaçtı
Ruhumu teslim ettim okyanuslar taştı
Sana yolladığım son risaleyi ciğerlerime saçtım

Küllerinden doğdu acım tam bir ilkti
Acımı yollar, dağlar, ovalardan biriktir
Komalardan çıkıp sevmiştim sen de gittin
Güzelce gittin sahi ne güzel gittin

Kırık bir kapıyım artık yakılmayı bekleyen
Ağlıyor benim yerime saygıdan gökle yer
Eski bir bina yüzüm yıkılmayı dileyen
Şarkılar söyle yerime, dinliyor bilmeyen

Neyse konu dağıldı
Seni yazmaktan elim ağardı
Gözün yüksekteydi, bakarken gözümü aldın
Ayıp ettin seninle ölüme vardım

Ne bir gün üzdüm seni ne bir gün kırdım
Bugün kızgınım sana ve kırgın
Ne bir gün üzdüm seni ne bir gün kırdım
Bugün kızgınım sana ve kırgın

İlginç…

Nakarat:

Gözümle gördüğüm yok ömür çok taze daha
Sesimi duyduğun yok çözüm çok uzak hala
Seni de yazdığım “risale” hayli vardı ama
Seni ve güneşi sığdırdım bu gün ve haftalara

Hüzün var dolunayımda, ölüm çok ani daha
Gözüm yok ekmeğin suyunda, acıya doydum ama
Yolladığım son risale o tozlu rafta daha
Seni ve güneşi sığdırdım bugün yanaklarıma